Nasıl Başladı?

Telefon çaldı. Arayan sevgilimdi, hafif ağlamaklı bir ses tonuyla hamile olduğunu söyledi. “Endişelenme, ben geliyorum” dedim ve telefonu kapattım. İşyerinden izin alma bahanem komikti sadece. “Patron ben bir iki saatliğine Taksim’e gidebilir miyim?” “Ne oldu hayırdır?” “Ya sevgilim hamileymiş” “Çabuk koş!”

Problem 1: Sigara, Malikane ve Aşermesi

Her şey hamile bir kadının fazla yorgun düştüğü gerçeğini öğrenmemle başladı. Kadınlar hamileliğin ilk birkaç ayında çok fazla uyuyorlar ya da bizimki benim muhabbetimden sıkılmıştı. Onun işyeri eve daha yakın olduğundan eve çok erken geliyordu. Ben saat 19.00 sularında eve girdiğimde o uyuyor oluyordu ve sabah kalkarken çok zorlanıyordu. Evet 12 saatin üzerinde uyuyabiliyor ve ben o stüdyo tipi dairede kısık sesle televizyon izlemek için anormal çabalar sarf ediyordum. Dudak okumayı öğrendiğim sıralarda evden taşınmak için bir başka bahane daha ortaya çıktı. SİGARA

Açılın Ben Doktorum

İşte bana tüm bunları anlatan adamı, doktorumuzu bekliyorduk bekleme odasında. Doğum kliniklerinin bekleme odaları tam bir felaket. Anne olan kişiler ve anne adayları birbirlerine garip gözlerle bakıyorlar. Gözlerinden “Benim çocuğum bundan daha güzel olacak” bakışlarını yakalamak mümkün oluyor bazen.

Küba Meselesi (Domuzlar Körfezi)

Aslında tüm sorun doktorun Küba yolculuğumuz ile söyleyip söylemeyeceği şeylerle ilgiliydi. Eğer doktor bize “Küba’ya gidebilirsiniz.” derse biz zil takıp oynayacak ama geç başladığımız kursa hatırı sayılır bir miktar devamsızlık yapacaktık. Durumu adama izah edip, erken girsek bile iyi not tutacağımızı, gerekirse karşıdaki fotokopiciden notları toplayacağımızı ve çocuk doğana kadar dersleri unutmayacağımızı anlatmaya çalıştım adama.

EGO Yalnızca Bir Kurum Değildir

Cinsiyet öğrenme aşamasına yaklaştıkça bir insanın dünyaya geleceği ile ilgili daha çok düşünceye sahip oluyorsunuz. İşte tam burada “ego” denen şey ortaya çıkıyor. Üç ana başlıkta inceleyebiliriz.

1-İsim

2-Nasıl biri olacak

3-Üzerinde uygulayacağınız tahakküm

Cinsiyet Belli Oluyor

Küba yolculuğuna çıkmadan iki gün evvel doktor randevumuz vardı. Bu muayene diğerlerinden daha önemliydi. Çocuğun cinsiyetini öğrenecektik. Çocuğunun cinsiyetini öğrenen bir anne baba bunu Küba’ya giderek kutluyor. Böyle de zenginiz.

Hayır, Fidel Leyla'yı Öpmedi

Uçaktan indiğimizde pasaport kontrolü için sıra bekliyorduk. Ondan önce de bir arama vardı. İşte orada kimin, kime nasıl değer verdiğini anladım. Sevgilimi aramıyorlar, onu X-Ray cihazlarından uzaktan geçiriyorlardı. Hatta birkaç asker kadın onunla konuşup “Ne kadar güzel, burada çok eğleneceksiniz.” Gibilerden laflar ediyorlardı. Ne demek istediklerini birkaç gün içinde anlayacaktık.

3. Evre: Apocalypse Now

İlk ağlama buydu işte. Ben şanslı bir adam olduğumdan ağlamalar bende azdı, ya da bana az aksettirildi. Hamilelerin duygu durumları bizim asla anlayamayacağımız bir durumda olduğundan onlar sizin karşınızda ağlarken “Acaba ne desem? Sarılsam mı? Acaba maçı açsam ne olur? Doktor sevişin demişti aslında! Karbonun özgül ağırlığı kaç?” gibi sorularla boş boş bakıyorsunuz.

Gezegene yaklaşan Cisimcik

Doğuma az kalmıştı. Artık toplu taşıma araçlarına bindiğimde “İyi günler, yakında çocuğum olacak biliyor musunuz?” diyerek haber veriyordum insanlara. Utanç duyduğum bir başka davranışım ise facebookta profil fotoğrafı olarak ultrason fotoğrafı koymam oldu. Fakat benim bile neyin çocuğum olduğunu anlamadığım fotoğrafa bakıp, “Ay çok tatlı” diyen insanlar adına daha çok utandım. Şimdi düşünüyorum da belki de benim gibi bir mongolun bilgisayar kullanabilme yetisi için “Ay ne tatlıııı” diyorlardı.

Alemin Kraliçesi Geliyor Geliyor Geliyor

Ben bu skala için çeşitli excell sayfaları hazırlamıştım. Boynumda kronometre, ağzımda düdük, kafamda şapka, cebimde bol miktarda para, bel çantamda sigorta belgeleri, sırtımda acil durum çantası. Acil durum çantasının içinde muhtelif çap ve ebatta kıyafet, terlik, pijama, hijyen mamulleri, iç çamaşırı, krem, şampuan, votka red bull, katı sodyum ve 7-8 numara anahtar vardı. Ve tabi ki makas…

Bir İnsanın Doğuşu

Hastaneye ulaştığımızda telefonla aradığım arkadaşlardan bazıları bizi acilin önünde bekliyorlardı (lütfen trafiği tahayyül ediniz). İçeri girdik, bir odaya alındıktan sonra doktor geldi. Gerekli açılma olmadığı için acilden odamıza çıkabilirdik. O günden beri biliyorum ki bu dünyada bazı şeylerin doğabilmesi için gerekli açılımların olması şart.
Odaya çıkıldı ve bir serum aracılığı ile suni sancı verildi. Sanıyorum suni sancı bebeğin rahatsız olup dışarı çıkmasını sağlamak için yapılan bir şey. İşte tam burada yepyeni bir dünyaya adım atıyoruz sevgili Romalılar.

Kucağımdaki Küçük Kadın

Doktor kendine ait işi bitirdikten sonra onunla doğumhanenin kapısının önünde karşılaştık. Beni tebrik etti ve “22.00 demiştim ama 10 dakika erken geldi, bu da nazarı olsun.” demişti. Sonradan Leyla’nın bir nazarı daha vardı; sol ayağının 4. parmağı yamuktu. Ama çok güzeldi.

Doğumhaneden çıktığımda alkışlarla karşılandım. Kalabalığın arasına dalıp tebrikleri kabul ettim. O kadar çok alkışlayıp ıslıklamışlardı ki hemşire gelip gürültü yapmamamız konusunda uyarmak zorunda kalmıştı.

Girls Back In The Town

40 gününü geçirmemiş çocuk dışarı çıkarılmaz dedikleri için hastaneden eve kadar tünel kazmıştım. Kirişler huzursuzluk verse de tünelden eve kadar varabildik.
Evet böyle bir inanış var. “40 gününü geçirmemiş çocuğu dışarı çıkartmayın.” Daha sonra şu geliyor: “Çocuğunuzu sıkı sıkı giydirin”

Çocuk Psikolojisi

Bebek doğduktan hemen sonra siz de kolay alışıyorsunuz her şeye. Zaten çok rutin bir şey; bebekler süt içer, kaka yapar, kusar, pışpışlanmak ister ve uyurlar. Bu rutini tutturursanız sıkılabiliyorsunuz bile. Sanırım sıkılmamamız için evren bize küçük oyunlar oynuyor. Ateşlenmek, gaz artması gibi… bu durumlarda hastaneye gitmeniz gerekebiliyor ve yeni insanlarla tanışabiliyorsunuz.

Leyla Bir Yurttaştır Bütün Romalılar Gibi

İSTİKLAL CADDESİ/DIŞ/GÜN/KALABALIK GÜRÜLTÜSÜ
Borga yıllardır görmediği bir arkadaşına rastlar.
Bir süre konuştuktan sonra arkadaşı sigara paketini çıkarır.
Borga’ya da ikram eder.

Besleme

Malzemeler:

Para
Leyla
Anne sütü

Yapılışı: Bebeğe biberon uzatılır, sevmezse yeni biberon alınır, onu da sevmezse yeni biberon alınır, onu da sevmezse yeni bir biberon daha alınır. Eski biberonların depozitosu olmadığı için elde kalanlar kadınlara iade edilir.

Asi Leyla

Hasta bir ebeveyn olarak kucağımızda bebekle hastaneye gidip muayene olduk. Daha doğrusu sevgilim muayene oldu… Aynı ilaçlardan ben de kullanırsam iyileşecektim. Aynı hastalık ne de olsa. Bu mantıkla hareket ederek Avrupa Birliği’ne üye olacağımıza neredeyse emin gibiyim.

Yalnız Başımayım

Anne evde yokken, sütü buzdolabında duruyor. Bunun için anne bir prosesten geçiyor ve sonucunda sütlerini buzdolabına koyabiliyor. Beyler sakin olun, bu işlemi izlemesi sandığınız kadar cezp edici değil. Sütlerin dolabın dondurucu bölümünde saklanması gerekiyor. Eğer dondurucunuz no-frost ise sütleri aylarca saklayabiliyorsunuz. Eğer yes-frost ise sütlerin bir haftadan fazla durması sakıncalı. Bizim dolap “Yes” sınıfında olduğundan ben o dönem sürekli muz likörü süt içiyordum.

Masum Bebek Babasının Oyuncağıdır

Leyla 3 aylıktı ve artık evde yalnızdım. 3 aylık bebekler artık bazı duygularını gösterebiliyorlar. Gülüyorlar, yalnız kalmaktan hoşlanmıyorlar, bir şeyi belli bir süre vermezseniz kızıp ağlayabiliyorlar. Evet, bunu denemek için bir süre biberonu gösterip vermedim.

Dikkatli Olun

Doktordan çıktığımızda öğlen olmuştu ve hava sıcaktı. Leyla’nın uyku vakti gelmişti. Bir kafeye oturmaktansa arkadaşım Attila’ya gitmeye karar verdim. Ati 7 ay süren motosiklet gezisinden yeni dönmüş, İran, Pakistan, Nepal, Hindistan rotasında yaşadığı güzel şeylerden sonra tekrar gelip iş aramaya koyulmuştu, bir yandan da Türkiye’ye alışmaya çalışıyordu. Yani evdeydi. Evlerinin altına geldiğimde arabayı yukarı taşımam için aşağıya gelmesini söyledim. Yaklaşık iki dakika sonra ayağında şıpıdık terlik (parmak arası), ilginç renklere (misal Van Dyke sarısı) sahip bir bermuda şort ve üzerinde önü açık pespaye bir gömlek olan bir adam indi merdivenlerden.

Yoğurt

Bebeklere yemek yapmanın genel bir kuralı var bence. Yaptığınız şeyi (bakın “şey” diyorum) önce kendiniz tadınız. Kendinizin yemekten imtina edeceği şeyi çocuğunuza vermeyiniz. Ben ilk yaptığım yoğurdu Leyla’ya yedirseydim 13 yaşına gelmeden beni huzurevine yerleştirirdi.

Kavimler Göçü

Şöyle oluyor efendim; Havuzun içine birkaç oyuncak atıyorsunuz, sırt üstü kendini ittirerek bir yerlere varmaya çalışan (varabileceğini zanneden) Leyla bir engelle karşılaştığında (örnek: tavşan) hemen yüzüstü dönüp onun ne olduğuna bakıyor, eğer ilgisini çeken bir şeyse dönüp onunla oynuyor ya da her ne yapıyorsa yapıyor sonra yoluna devam ediyordu. Ama asıl sorun sevmediği bir şeye (örnek: pembe aslan) rastladığında ortaya çıkıyordu. Yüzüstü dönen Leyla aslanı yolunda çekmeye çalışıyordu, göbeğinin üstünde efelenmeye çalışan bebek bir eliyle aslanı yoldan çıkartmaya çalışırken diğer eliyle denge kurmaya çalışıyor ve bilin ne oluyor?

Evet, başaramıyor.

23 Nisan Kutlu Olsun

Taksim civarında dolaşırken sürekli Leyla’ya “Bak kızım bugün bayram, bugün senin bayramın” diyordum. 6 aylık bebekler sizi pek anlamıyorlar. Etrafta çok ciddi bir süsleme çalışması olması da Leyla’nın ilgisini benden çok daha farklı yerlere kaydırıyordu. Yollar tam tahmin ettiğim gibi çocuklarla doluydu. Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’na gittiğimizde inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştım. Çocuk sayısı kadar kağıt helva, balon, çekirdek, su satıcısı vardı. Çocuk sayısının iki katı kadar da ebeveyn. Bizim düşürdüğümüz ortalamanın aksine bebek başına en az iki ebeveyn ortalaması burada kendini gösteriyordu.

1 Mayıs

Annesi Leyla’yı tekrar emzirmeye çalışırken ben de sokağın durumuna bakmak için pencereye yöneldim. Bir grup emekçi ya da emek destekçisi, orantılı güç kullanmayı seven polislerle karşı karşıya gelmişlerdi. Benim bulunduğum pencere tam ortalarındaydı. Birinci katta olmamdan dolayı iki tarafında suratlarını görebiliyordum.

Tehlike Onun Göbek Adı

Örneğin bir sehpanın ölümcül bir silaha dönüşebileceğini biliyor muydunuz? Bebeğiniz büyüyüp sehpaya yaklaşmaya başladığında yapabileceğiniz birkaç şey var; sehpayı kaldırıp atmak, bir marangoz yardımıyla sehpanın köşelerini daha yuvarlak hale getirmek ya da tampon almak. Tampon almayı tercih etmiştim.

İnsanlar Konuşa Konuşa

Leyla 8 aylıktı… “Sir” unvanını hala alamadığım için üzülmeyi bırakın, beni Galler Prensi ilan etseler görecek gözüm yoktu. Bir yandan hızla hareketlenen Leyla ile ilgilenmek bir yandan da evden çalışarak para kazanmak durumundaydım. Açık konuşmak gerekirse evde çocuk varken ve bu çocukla sadece siz ilgileniyorsanız çalışmanız çok zor. En azından benim için öyleydi.

İnsanlar Konuşa Konuşa II

“Ben baba.” diye Leyla’ya patronun kim olduğunu göstermeye çalışıyordum. O an anladım ki Leyla “Baba” demiyordu. Sanırım çıkarabildiği bu sesin tepki gördüğünü anlamış olmalı her şeye “Ba-Ba” diye seslenmeye başlamıştı.
Hipopotam: Baba
Gözlük: Baba
Televizyon: Baba
Biberon: Baba
Ben: Baba
“Hayır, ben baba.” diyerek Leyla’nın karşısında adeta çırpınıyordum. Bu tepkilerime cevabı ise gülerek “Ba-ba” demek oldu.

Bebek Dili Ve Edebiyatı'na Giriş I

Kanalı açtığım anda neden bebek kanalı dendiğini anladım. Bir ekranı kaplayacak kadar büyük, yuvarlak, kırmızı bir yaratık vardı. Üzerinde iki büyük göz ve bir ağız vardı. Arkada sürekli aynı notaları tekrar eden ve tek bir enstrümandan çıkan bir müzik çalıyordu. Eğer bu yaratığı ve bu müziği John Carpenter kullansa hiç şüphesiz sevgilinizin size sarılacağı dakikalar içeren bir korku filmine sahip oluruz.

Gerilme Dönemi

Bir gün parkta bir adamla karşılaşmıştım. Çocuğu kağıt helvacıya parayı uzatıp kağıt helvayı aldıktan sonra elini açıp paranın üzerini bekliyordu, paranın üstü olmamasına rağmen. Adam ekeşmiş ekeşmiş gülerek “Bizim oğlan ticarete atılır kesin.” demişti.

Kutlama

Bizim de minik kızımız 1 yaşına yaklaştığı için bir parti düzenleyip arkadaşlarımızı ve çocuklarını çağırmak istedik. Çevremizdeki bütün arkadaşlarımız kariyer hevesine daldıkları için çocuklu yakınımız yoktu. Leyla’nın da arkadaşı yoktu, bu zamana kadar antisosyal yaşamasını kınadık kızımızın…

Nerede Kalmıştık?

Benim iki çocuğum var. Bloğa aşina olanlar Leyla’yı biliyor. Kendisi artık 12 yaşında. Geri dönmemin en büyük sebebi o… Hakkında yazılar yazarak onu utandırma fırsatını kaçıramazdım. Üstelik Leyla 2.5 sene önce abla oldu.Leyla’nın abla olmasında benim de payım var.

Koronavirüs: Karantinadaki Bir Baba Evden Nasıl Çalışır?

Karantina sadece filmlerde gördüğüm, şahit olan biriyle bile tanışmadığım bir kavramdı. Amaç evde olmak ve hastalığın yayılmasını engellemek. Ama bu arada evden çalışmak zorunda olanlar var, benim gibi…
Leyla’yla da evden çalışma fikrini denemiştim. “Leyla’yla” kısmında tıkanmıştık. Oğlanla da öyle olacağını biliyordum ama…

Geniş Aile

“Kızım bak o öyle değil, bazen insanlar bir konu hakkında bilgisinin fazla olduğunu anlatabilmek için, ‘Onun kitabını yazdım ben’ gibi bir deyim kullanır. Amcan da öyle bir şey söylemek istemiş sana. Oğlum söyle şeyler söylemesene kıza” diyerek durumu anlatmaya çalıştım ama hayır efendim, çocuğumuzda amcasının verdiği her tür bilginin doğru, her türlü bilginin yararlı ve kullanılabilir olduğu yer etmiş. Nasıl yer etmiş bunu asla çözemedik. Benim yardımlarım işe yaramamış olacak ki her Harry Potter filminin sonunda yazılar akarken amcasının ismini aradı, şahane kızım.

BABALAR TAŞ YESİN

Hemen bir lokma kestim börekten, attım ağzıma. Müthiş bir lezzet. Lokma boğazımdan aşağı doğru kayarken, peyniri korkmadan, çekinmeden serpen “Alın size peynir, alın size hizmet” diye bağıran ustanın sesi kulaklarımda yankılanıyor. Mutluluktan elim ayağım titriyor.
Fakat Leyla “Di” diyor.

Bütün yazıları aşağıdaki linklere tıklayarak paylaşabilirsiniz.

Share on facebook
Facebook
Share on pinterest
Pinterest
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on facebook
Facebook